Günümüzde vatandaşlarımız tarafından çok fazla tercih edilen devremülk ya da devre tatil sözleşmeleri 6502 Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 50. maddesinde düzenlenmiş olup “Devre tatil sözleşmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye bu süre zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama imkânı veren sözleşmelerdir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Pek çok devremülk satış firması etkileyici pazarlama yöntemlerini kullanarak tüketicileri devremülk konusu yeri hiç görmeden ikna edebilmektedir. Bu durumda kanun tüketicileri korumakta olup alıcının sözleşmeden cayma hakkı bulunmaktadır. Fakat cayma hakkının yanında ilk olarak sözleşmenin nasıl yapılması gerektiği önem arz etmektedir. Öyle ki bahse konu sözleşmeler tapu devrini içermekte olduğundan resmi şekilde yapılmak zorundadır. Böylece sözleşmenin ya noterde ya da tapuda yapılması gerektiği sonucuna varmaktayız. Bunun yanında sözleşme her ne kadar geçersiz ise de sonrasında tapu devrinin gerçekleşmesiyle birlikte geçerli bir hal alacaktır. Bu nedenle açılacak davalarda mahkemenin yetkisi konusunda bu hususa dikkat etmekte fayda var.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2019/2239 Esas ve 2019/6480 Karar sayılı kararında bu hususa değinilmiş olup bahse konu karar aynen şu şekildedir:
“Mahkemece, söz konusu devre mülk satış sözleşmesinin feshinin koşullarının oluştuğunun anlaşılması halinde, davacının üzerinde bulunan tapunun, sözleşmenin feshinin doğal sonucu olarak davalıya iadesi gerekeceğinden tapusu iade edilecek taşınmaz …. ilinde yer aldığı gözetilmesi gerekir. Taşınmazın aynına ilişkin davalarda kesin yetki kuralı gereğince taşınmazın bulunduğu yer mahkemeleri yetkilidir. 6100 sayılı HMK’nın 12/1. maddesi gereğince “Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.”
Sözleşmenin hiçbir şekil şartına uyulmadan resmi şekilde yapılmaması veya tapuda devrinin gerçekleştirilmemesi halinde ise geçersiz bir niteliği olacaktır. Sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesi ile birlikte de tüketiciler tarafından ödenen bedellerin iadesi talep edilebilecektir.
Bu hususa da Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’ni 2016/26742 Esas ve 2019/2269 Karar sayılı kararında değinilmiş olup “Taraflar arasında devremülk satış sözleşmesi yapıldığı ve söz konusu sözleşmenin resmi şekil şartına tabi olduğu ve taraflar arasında imzalanan sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığından geçersiz sözleşmeye dayalı olarak tarafların verdiklerini iade edecekleri” denilerek alıcının haklarını korumaya yönelik kararlar verildiğini görmekteyiz.
Son olarak sözleşmenin geçerli şekilde yapılması halinde tüketicinin cayma hakkını nasıl kullanabileceğine değinmek istiyoruz. Öyle ki yapılan bu satışlar kapıdan satış gibi değerlendirilmekte olup cayma hakkının hizmetin ifasından sonra başlayacağı kabul edilmektedir. Bu nedenle tatil hakkını henüz hiç kullanmamış ve muayene koşullarını gerçekleştirememiş tüketiciler açısından cayma hakkını kullanma süresinin henüz başlamadığından bahsedebiliriz.
Yine bu konuya Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2014/27680 Esas ve 2015/29186 Karar sayılı kararında değinilmiş olup “4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı TKHK’nun 8/1 maddesinde, “kapıdan satış, işyeri, fuar, panayır gibi satış mekânları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlardır.” şeklinde tanımlanmış olup, yapılan tanıtımlar üzerine hazırlıksız bulunduğu bir sırada imzalamış olduğu 23/09/2011 tarihli sözleşmenin, kapıdan satış şeklinde yapıldığının kabulü gerekir. Bu tip satışlar, tecrübe ve muayene koşullu satışlardan olduğundan, cayma hakkı ancak hizmetin ifasından sonra, başka bir ifade ile tatil hakkı kullanıldıktan sonra işlemeye başlayacak olup, bu süre içinde sözleşme askıdadır.” hükmünü içermektedir.
Sonuç olarak vatandaşlarımız tarafından özellikle termal bölgelerde tercih edilen devremülk satın alımları konusunda dikkat edilmesi gereken hususlara Yargıtay Kararları ışığında genel bir değerlendirme yapmak istedik. Tüketicilerin bu hususların yanında karşılaşabileceği pek çok farklı sözleşme türleri ve bu sözleşmelerle birlikte yaşayabilecekleri sorunların da olabileceğini hatırlatmakta fayda var. Bu nedenle her sözleşmenin içeriğinin dikkatle incelenmesi, güncel karar ve mevzuatlar ışığında değerlendirilerek hukuki yollara başvurulması gerektiği unutulmamalıdır.